21 Mayıs 2016 Cumartesi

aspirin, binali, vs..,

küçükken hiç hap içemezdim ben.. (halâ en az üç kez öğürmeden içemiyorum..!)
hele o aspirin.. 
tam yutacak gibi olursun yutamazsın, 
boğazının tam ucundan ağzına geri gönderirsin de 
o pütür pütür dağılmış aspirin artık iyice yutulmaz hale gelirken, 
öğürtülerin ardı ardına gelir.. fecidir o.. 
şu anda yazarken bile kokusu genzime kaçtı..!
annem bir çorba kaşığına (nedense tatlı kaşığına değil..! 

sanırım daha kolay olduğundan) aspirini koyar, 
üzerine biraz su koyarak serçe parmağı ile (bu önemli, başka parmak asla olmaz) ezer, 

eritir ve bir kerede yutmam için koca çorba kaşığını ağzımın en derinine kadar itelerdi..
gümüş kaşığın (başka kaşık olmazdı bizde.. altın olanlar sadece misafir geldiğinde çıkardı) üzerindeki eriyik aspirini bir kerede yutar, elimde hazır tuttuğum bardaktan anında suyu kafama dikerdim..
bir küçük aspirini içmek böylesine bir olaydı benim için.
meşakkatliydi..
şimdi bunları neden anlatıyorum, nereden aklıma geldi..
bu yutamadığım aspirini, eritip içmek bana başımıza gelen olayları hafife alıp, 

sulandırıp, gırgıra vurup, olayı sündürüp, söndürüp kabul edilebilir hale getirmemize benzetiyorum…
kendi kendimize yumuşatıyoruz, yutulabilir hale getiriyoruz başımıza gelenleri..
bu günlerin aspirini 1000Ali Yıldırım..! ehe ehe..ehe..!

Hiç yorum yok: