6 Şubat 2013 Çarşamba

Nabokov’a göre iyi okur kimdir..,?


Nabokov’un 1969′da BBC’ye verdiği bir röportaj arşivlerden bulunup çıkarıldı.
röportajda şöyle bir not var.
Nabokov  aşağıdaki listeden iyi bir okura uygun olabilecek dört tanesini seçmelerini istermiş. 
Okur, bir kitap kulübünün üyesi olmalıdır.
Okur, kadınsa kadın, erkekse erkek ana karakterle özdeşleşmelidir.
Okur, kitaptaki toplumsal-ekonomik ya da tarihsel açıya yoğunlaşmalıdır.
Okur, içinde eylem ve diyalog olan bir yapıtı olmayan yapıta tercih etmelidir.
Okur, bir filmdeki kitabı görmelidir.
Okur, filizlenen bir yazar niteliği taşımalıdır.
Okurun hayal gücü olmalıdır.
Okurun hafızası olmalıdır.
Okurun sözlüğü olmalıdır.
Okur sanatsal duyuma sahip olmalıdır.

Nabokov’a göre iyi okur son dört maddeye uygun kişiymiş..Yani hayalgücüne, hafızaya, sözlüğe ve sanatsal duyuma sahip kişi…
Şöyle de diyor Nabokov:
“Garip ama işin aslı okumakta değil, yeniden okumakta… İyi bir okur, büyük bir okur, etkin ve yaratıcı bir okur yeniden okuyan kişidir. Neden böyle olduğunu, söyleyeyim… Bir kitabı ilk kez okuduğumuzda, gözlerimiz soldan sağa, satırdan satıra, sayfadan sayfaya harıl harıl çalışır. Ve bu karmaşık fiziksel edim, kitabın ilişkili olduğu zamanı ve mekanı  öğrenme süreci sanatsal hayranlıkla aramıza girer. İçeriği ne kadar yoğun ve derin olursa olsun, bir tabloya baktığımızda mesela, gözlerimizi bir yere yetişecekmiş gibi durmadan hareket ettirmek zorunda değilizdir. Zaman unsuru, tabloyla daha ilk bağlantıda devreye girmez. Oysa bir kitabı okurken, kendimize içine girmek için zaman tanımamız gerekir. Kitabın bütün ayrıntılarını özümseyebilmemiz için tabloya bakan ve gördüğünün keyfini çıkaran gözlerimize benzer belirli bir fiziksel organımız yoktur.  Bizim için elimizdeki kitap, ancak ikinci veya üçüncü, dördüncü okuyuştan sonra tıpkı bir tablo gibi kolayca içine girilebilir bir şey haline gelir. Gene de fiziksel gözü, evrimin o muhteşem başyapıtını, evrimin daha muhteşem bir başyapıtı olan zihinle karıştırmayalım. Bir kitap, roman yahut bilimsel bir yapıt, ne olursa olsun (bu ikisi arasındaki fark sanıldığı kadar belirgin değildir), önce zihni etkileyecektir. Zihin yahut beyin, yani sızlayan omurganın zirve noktası, bir kitabı algılamak için kullanabileceğimiz tek organımızdır, en azından olmalıdır.”
Orijinali Maria Popova’nın sitesinde ..
ben buradan okudum.., 

Hiç yorum yok: