23 Mart 2012 Cuma

günün en yazısı..,


“Ben de şiir yazıyorum” dedim karşımda oturan güzel bayana. Konuyu istediğim yere getirmiştim sonunda. “İnce ruhlu biri olduğunu düşünmemiştim” dedi. Değildim zaten.
“Şiirler genelde aşk ve sevgi üzerine yazılır, oysa bunların hepsi geçicidir. Kimse birini ölünceye dek sevemez. Ama ölene dek nefret edebilir. Bu türden duygular diğerlerine göre daha kalıcı ve gerçektir” demem üzerine “Yo hayır, ölene dek birini sevebilirsin” dedi bana. Duymamış gibi devam ettim, “Şiirler güzel duygularla yazılıyor. Oysa çirkin duyguları içeren şiirlere fazla rastlanmıyor. Benim bu türden duygularla yazılmış şiirleri içeren bir şiir kitabım var” dedim. “Öyle mi? İlginçmiş… Merak ettim” dedi. “Şanslısın ki yanımda var bir tane” dedim sanki tesadüfmüş gibi. “A? Bakayım” dedi çantama eğilerek. Açtım çantamı sanki kitabı arıyormuş gibi karıştırdım ve çıkarıp uzattım. Kitabımın güzel bir kapağı vardı. İlgi çekici olsun diye kapağa bir adet otomobil jantı, tarantula ve birkaç pırasa resmi koymuştum.
“Bir eleştirmen bu kitabı eşsiz olarak nitelendirdi” dedim o kapağa ilgiyle bakarken. Eleştirmen amcamın oğluydu. Kendisine övgü dolu bir yazı yazması için ayrıca para vermiştim. Mahir ünlü bir eleştirmen olduğu kadar paragöz bir kuzendi. Kitabımın ilk sayfalarını meraklı gözlerle gezdirdikten sonra ilk şiire geldi:
devamını buradan okuyabilirsiniz..