9 Şubat 2012 Perşembe

sadri baba..,




-: özür beyan ederim.
+: estağfurullah fırlatırım.
-: hey! rüştü be!.. iki plak çal da kalbimiz pansuman olsun.
meyhaneci rüştü: bu akşam matemdeyiz. plak çalmak, şarkı söylemek yok. erken kapatcaz zaten.
kazım: o da nedenmiş be?
meyhaneci rüştü: bilmiyormuş gibi sormaz mısın? muslihiddin abimizi daha bugün toprağa verdik. nur içinde yatsın, rahmetli melaike gibi adamdı.
-: bi’ defacık bile küfrettiğini duymadım.
+: tere otu kadar bile yapmazdı lafları. bal damlardı ağzından.
garson: bir akşam bahşişimi vermeyi unutmuştu da yarı yoldan geri dönmüştü.
-: daha da genç sayılırdı. altmışında vardı, yoktu.
meyhaneci rüştü: öldüğüne hala inanamıyorum.
+: cenazesine de gelmedin kazım?.. bi’ sen gelmedin!
kazım: malum… balıktaydım.
-: gelseydin deniz kurumazdı.
kazım: o da malum ama boş verdim.
-: bi’ de söylüyosun. bu iş sırayla oğlum, parayla değil.
kazım: iyi ya… madem ki hepimiz günün birinde çekip gidicez, bunca matem, bunca kahır niçin? ha?..
+: amma yaptın!
kazım: sizinkisi matem değil zaten… korku! korku! hayat demek; ölümü beklemek demektir. az çok hepimiz denizi, ağaçları, yıldızları, işte falanları filanları göreceğiz, bi’ çok şeyin tadına bakacağız, sonra da ister istemez “gidiyorum elveda!” şarkısını söyleyeceğiz. öyleyse gidenin de kalanın da gönlü hoş olsun.
image
kazım (kendi kendine): günü gelince “gidiyorum elveda!” şarkısı. tamam öyle mi?dümenci herif. öleceksin diye korkudan ödün patlıyor. bütün numaran da bunu örtmek için zaten… muslihiddin iyi adamdı; üç çocuğu, karısı, baldızı, kaynatası, arkadaşları vardı. yalnız değildi; iyi kötü sevmiş, sevilmiş, ömrünü heder etmemişti. yaa, anladın mı kazım? anladın mı anam babam kardeşim? arkadaşım kazım.