24 Eylül 2014 Çarşamba

fotograf üzerine..,


biz ilk okula başladığımızda şimdiki çocuklar gibi neredeyse okur yazar başlamazdık.. kalemi ilk kez okulda tutar, deftere ilk çiziklerimizi ilkokul birinci sınıfta atardık.. ve bize ilk öğretilen şey temiz defterlerimizin ilk sayfasını açıp şimdi slaş dediğimiz / işaretini sayfalar dolusu yan yana çizmekti.. sonra yine sayfalar dolusu diğer tarafa yatık halini (ters slaş) çizmek.. düzgün, bir birine paralel, boyları aynı olması gerekiyordu… o zaman hitlerin ordusu gibi düzgün görünür, öğretmenimiz de bunu beğenirdi.. sonra harfler, sonra heceler en sonda da "ali tut, ayşe at, kerem git, fatma gel" leri yazmaya başlayabilirdik.. ikinci sömestirde olurdu bu ancak.. mart, nisan gibi de ilk kelimelerimizi okur cümleye doğru giderdik mayısta ve kurdelemizi takardık göğsümüze.. henüz okumayı beceremeyen çocukların ilk travmalarını yaşayabilmeleri için gerekliydi bu..! kurdele takanlar ve
takmayanlar diye sadece sınıfta değil bütün okulda öğrenciyi sınıflara ayırmak, okuyamayanları "geri zekalı" olarak yaftalamak için şarttı.. o zamanlardan bu yana değişmeyen bir şey varsa o da ilkokulun çocuklara travma yaratmak için var olduğudur..
şimdi bunları durup dururken niye anlatıyorum (yazıyorum) ve sizde okurken dur bakalım konu nereye gidecek diye niye bekliyorsunuz.. 
şimdi konuya geliyorum, 
ben de her fotografcı, her şarkıcı, türkücü gibi bu işe çocuk yaşlarımda başladım..! çok meraklıydım fotografcılığa.. ama fotograf çekmek için bir fotograf makinası gerekiyordu ki bu benim için imkansız bir şeydi.. ama Fotograf Dergisi"ni her ay düzenli olarak alıyordum ortaokulda iken.. (bir de Tubitak'ın çıkardığı Bilim ve Teknik dergisini, bir de Reader's Digest..ne kitaptı..bana dünyaları açmıştı 15-16 yaşlarımda) neyse konumuz fotograf…oraya dönelim.. fotograf dergisinin en arka sayfasında hep Nikon modellerinin tamamı ve karşılarında fiyatları yazardı.. inanılmaz pahalılardı.. şimdi düşünüyorum da acaba bizim gelirimizle kıyaslandığında mı pahalıydı diye hayır değildi.. çok ama çok pahalıydı.. ve öyle kredi kartı ile 24 taksitte alma imkanı filan da yoktu tabii..paran varsa alabilirdin..
off çok uzattım biliyorum.. 
şimdi konuya geliyorum..
 işte ben de bir sürü fotograf makinası deneyimimden sonra ilk profesyonel (yarı) makinamı aldığımda kursa gittim.. bir şeyler öğrendim ve fotografı daha bilinçli olarak çekmeye başladım.. daha da önemlisi "fotograf çekmek amaçlı" sokağa çıktım.. yani işin alfabe kısmını bitirdim.. şimdi bu yazının yazılma amacı ne diyeceksiniz..
şimdi konuya geliyorum..
şu anda çektiğim fotograflarla işin alfabe kısmında yıllardır kalakaldığımı görüyorum.. okumaya-yazmaya geçemedim..! hala manzara çekiyorum, hala insan çekiyorum, hala gün batımı, hala istanbul, hala kadıköy, hala bina, hala yansıma, hala kuş, hala börtü böcek, hala çocuk, hala tüm çektiklerim.. biraz öğrendiğim fotoşop'la fotografları düzenleme..beğenilere hazır hale getirme.. ve paylaşma.. bunu 19 yaşındaki genç bir yetenek de yapabiliyor.. hem de fotografları yüzbinlerce dolara satın alınıyor ve dünyanın en "ünlü" fotografcısı şu anda.. tabii ki en iyi fotografcısı değil..! fotograf sanatçısı ise hiç değil.. yani demem o değil.
e, yani ne yapalım, ne diyorsun diye soracaksınız
şimdi onu söylüyorum..
önümdeki bir yılı buna aşmaya, artık okur yazar olmaya, ve mayıs haziran gibi de kurdele takmaya adadım kendimi..
mayıs haziranda vizeleri veremez de dönemi uzatırsam yıl sonu diyelim..ama en geç..
o da olmadı hala aynı fotografları çekiyorum.. 2016 da fotograf çekmeyi bırakırım.. söz..
işte böyleyken böyle.. 
yeniden okudum da tuhaf bir yazı oldu ya.. 

yine de sizinle paylaşmak istedim.. m.b.ce

fotograf. m.b.

1 yorum:

mavi dedi ki...

fotoğraf çekmeyi bırakmak mı? bu okumayı yazmayı öğrenen bir çocuğun okumayı yazmayı bırakması demek ki böyle bişi olmayacağına göre..