24 Mart 2020 Salı

ali frank’ın hatıra defteri - covid-19 günlükleri / 2


sevgili günlük; bugün, bulaşıcı salgın hastalık nedeniyle
65 yaş üstü vatandaşların sokağa çıkma yasağının
ilk gününü idrak ettik milletçe.
sokağa çıkma yasağı ilan etmeye gerek yoktu aslında.
onların neyle korkutulabileceğini biliyordum ben.
ama bana soran olmadı.
onları can evlerinden vuracak iki olay var.
biri bankaların iki yılda bir verdikleri maaş promosyonları
-ki bu yılın şu günleri ödeme zamanı-
diğeri temmuz zammı. (yüzde 3.8 de olsa çok kıymetlidir.!)
polisler, bekçiler, zabıtalar sokakta gördükleri yaşlıların kimliklerinden tespit yapacaklar ve iki kez sokakta yakalanmaları halinde bu yıl promosyon alamayacakları gibi temmuz zammı da ötelenecek denilecekti.
bak bir tanesi sokağa çıkıyor muydu.
sokağa çıkmamak farklı,
sokağa çıkmanın yasaklanması çok farklı..
kendimden biliyorum..
sevgili günlük. yaşım tutmasına rağmen ben de çok sık sokağa çıkmıyorum ve stokçuluk yapmıyorum.
hatta bu durumu fırsat bilerek evdekileri tüketme kararı aldım.
deep freeze’de ne var ne yok yavaş yavaş tükettim.
arkalardan, en dipte sağ köşede streçe sarılmış, yumruk büyüklüğünde topak şeklinde bir cisme ulaştım.
henüz ne olduğunu çözebilmiş değilim.
bir arkeolog titizliği ile yapışmış olduğu üç yüzeyden de


Resim





itina ile söktüm. şu anda tezgahın üzerinde, çözülmesini bekliyorum. benim için çok büyük bir sürpriz olabilir.
bu eve taşınalı 7 sene oldu.
ondan daha eski olması mümkün değil.
taşınırken her şeyi çözdürmüş ve tüketmiştim.
olsa olsa 7 senelik bir maziye sahiptir yani.
arkalarda kalmış, aradan geçen zaman ona ulaşmam için yeterli olmamış.
küresel ısınma nedeniyle çözülen buzulların altından çıkan
8 bin yıllık insan mumyalarını aklımdan geçirmemeye çalışıyorum. onun gibi bir şey değil bu.
daha basit.
neticede günün çetin koşulları bizi bir şekilde buluşturdu.
zor zamanlardan geçiyoruz malum.
her şey çok kıymetli.
sevgili günlük, yine ben.. bugün 65 yaş üzeri insanoğlunun sokağa çıkma yasağının ilk günü.
bunu daha önce de yazmıştım sana.
daha ilk günden içimde garip huzur vardı.
ne olduğunu tam olarak çözemediğim.
akşam saatlerinde tezgah üzerinde ve lavabo içinde yığılmış, üst üste bulaşıkları, yemek masası, sehpalar üzerinde toplanmamış kahve fincanları, kek tabakları, peçeteler, bardakları görünce birden uyandım. daha ilk günden bir fobimi yenmiş olmanın huzuru vardı üzerimde. evi, dağınıklığının had safhaya ulaştığı, bir şikayet eden olsa belediye ekiplerinin baskın düzenleyeceği bir ortama getirdiğim zaman içimde hep bir endişe oluşurdu, “şu anda annem pat diye gelse kadının yüreğine inerdi herhalde. kalkayım da ortalığı toplayayım.”
huzur, daha ilk günden annemin sokağa çıkma yasağından dolayı pat diye gelemeyeceğini bilmenin huzuruymuş.
ben anneme gidiyorum ama annem bana gelemiyor.
kanunen gelemiyor bana annem.!
ev de aldı başını gidiyor..
huzur, buymuş..
görüşmek üzere sevgili günlük..,

Hiç yorum yok: