10 Ağustos 2023 Perşembe

Bayramın 1. Günü

 

Böyle geçti bayramın 1. günü

Bayramın birinci gününün nasıl geçtiğine gelmeden önce,
geçtiğimiz bayramın birinci günü olan biteni anlatmam gerekiyor.

şeker bayramının birinci günü akşam üzeri zil çaldı, kapıyı açtım, karşı daire komşumun üç torunu kapıda bana bakıyor. komşu da aralık kapıdan bizi izlemekte. ben şaşkınım, hiç beklemediğim, alışık olmadığım bir durumla karşı karşıyayım.
ne yapacağımı, ne diyeceğimi şaşırmış vaziyette çocuklara bakarken, tabletlerinin başından zorla kaldırılmış çocuklar da, “bi şeker meker bişe tut, alalım gidelim, bitsin bu ızdırap” der gibi bana bakıyorlar.
ikram edilecek hiçbir şeyim yok, 8-10 yaşlarındaki üç çocuğun ellerini sıkıp “iyi bayramlar” dedim, iyi mi?!
ama nasıl mahçup oldum anlatamam. üstüne üstlük komşum, çocukları aşağıdaki teyzeme gönderdikten sonra bana, “şimdiki çocuklar hiç adetlerimizi, ananelerimizi bilmiyorlar, öğrensinler istiyorum” dedi. sonra da, “dur ben sana çikolata vereyim, tut bari” demez mi? yerin dibine girsem iyiydi. altı, yedi tane verdi. ben de hiç hazırlıklı olmadığımı, inşallah bir dahaki bayrama telafi edeceğim söyledim. “tamam, kurban bayramına inşallah” dedi o da. ben bi kaseye şekerlemeleri koyup beklemeye başladım. çocuklar yukarı çıkarken, “alın bakalım” diye tuttum. çocuklar evlerindeki masanın üzerinde duran, muhtemelen almaya tenezzül etmedikleri kağıda sarılı şekerlemelerden birer adet aldılar.

bu olayın ardından günlerce kahrettim. hiç bu kadar rencide olduğumu, kendimi bir başkası karşısında kötü hissettiğimi hatırlamıyorum. bir dahaki bayrama bunu telafi etmeye söz verdim kendime.

neyse gelelim bu bayrama. düşündüm, geleneklerimiz neydi?
bize büyüklerimiz mendil içinde bayram harçlığı verirlerdi. evde yaptıkları tatlıdan ikram ederlerdi. şimdi mendil falan yok. selpak içine koyacak değilim parayı da. günlerce düşündüm taşındım ve sonunda aklıma soket çorap geldi. hani spor ayakkabı içine giydikleri kısa çoraplar. tamam olur bu dedim ve gittim üç tane, pastel renkli kısa çoraplardan aldım. içlerine önceden hazırladığım gıcır gıcır 100’er lirayı yerleştirdim, katladım. etajerin üzerine koydum. evde şimdi madlen çikolata da hazır. onu tutacağım, sonra çocuklara eski bayramlarda bize mendil içinde harçlık verdikleri sohbetini yapacağım. ama artık mendil kullanmadıkları için onlara çorap aldığımı söyleyeceğim ve muhabbeti oradan kuracağım. onlar da eve gidip benim nasıl adam gibi adam bi komşu olduğumu anlatacaklar.

arife akşamı herşey hazır yattım. sabah kalktım kahvaltı hazrlıyorum, gidip gelirken gözüm sürekli çoraplarda.
birden 100 liradan 300 liranın o çorapların içinde olduğunu fark ettim. çoraplara da 20’şer liradan 60 lira vermişim.
nereden baksan bir haftalık mutfak masrafım!
bir taraftan “lan oğlum, sen emekli, dul, yetim bir adamsın. komşu çocuklarına 300 lira harçlık nedir?” diyorum, bir taraftan başka bir bayram harcamam olmadığını, kimseye harçlık marçlık vermediğimi, evimde oturduğumu düşünüp kendimi telkine uğraşıyorum.

gittim geldim sonunda çorapların içindeki 100’er lirayı aldım, yerlerine 50’şer lira koydum. paramın % 50’sini kurtarmıştım.
huzur içinde kahvaltımı yaptım. öğlene doğru kahvemi içerken gözüm çoraplara takıldı. 50 lira da aslında az para değildi!
bize verdikleri para ile 50 lirayı kıyasladım. iyi paraydı yine!
madlen de çok demodeydi. bunu çağa uydurmam, modern, yenilikçi, inovasyon bilen bir komşu olarak anılmak isteğimden yola çıkarak markete indim ve üç tane magnum aldım. buzluğa attım.
magnum ikram etme fikrime bayılacak çocuklar!

buna karşılık çorapların içindeki 50’şer lirayı alıp yerine 20’şer lira koydum!
bu seferki tasarrufum daha azdı ama modern bir dokunuş yapmıştım!
gelmedi ya la çocuklar.
bugün üçüncü gün.
on lira ile değiştirsem mi çorapları..?
dolapta da üç tane bademli magnum var! 

Hiç yorum yok: