7 Aralık 2014 Pazar

senin baban da yobazdı yavrucuğum..,

bu ülke her zaman "yobaz" bir ülkeydi..
"fantastik yobaz"

bakmayın siz yobazlığın son on yılda hortladığını söyleyenlere..

daha çok sesi çıkan cazgır bir azınlık "yobaza bak" diye sürekli çığırdığından o..,

"12 Mart darbesinden sonra başbakan olan Nihat Erim, Amerika'daki üniversitelerde Türk Edebiyatı hocalığı yapan Talât Halman'ı Kültür Bakanlığı'na getirmişti.
Size belki tuhaf gelebilir ve anlamakta zorlanabilirsiniz: O yılların Türkiye'sindeTürk Müziğinin eğitimi yasaktı, hattâ devlete ait konser salonlarında bir Türk Müziği konserinin verilmesi düşünülemezdi bile…

Talât Halman bu saçmalığa son vermek ve belki de bir ilki hayata geçirmek istediğinden

olacak, Ankara'daki evini her cumartesi günü musiki heveslilerine ve radyonun yetenekli gençlerine açıp ders veren ve onlarla birlikte musiki icra eden bestekâr İsmail Baha Sürelsan'dan Devlet Konser Salonu'nda bir "Itrî Konseri vermesini istedi.
Lisede öğrencilik senelerimdi ve gayet iyi hatırlarım: Başkentin göbeğine sanki koskoca bir bomba düşmüştü! Bir kesim ayağa kalktı, "Atatürk'ün mirası olan senfoni orkestrasına mahsus salonda teksesli alaturka müzik yapılamaz" diye tutturdu. Ardından, Milliyet Gazetesi'nde devlet sanatçısı viyolonist Suna Kan'ın bir açık mektubu yayınlandı. Suna Kan, Devlet Konser Salonu'nda böyle bir konser verildiği takdirde devlet sanatçılığı unvânını iade edeceğini" söylüyordu.
Netice tahmin edemeyeceğiniz şekilde oldu, konser iptal edildi, Nihat Erim hadiseden birkaç hafta sonra hükümette değişiklik yaptı, Talât Halman yeni hükümette yeralmadı ve Amerika'ya döndü!

O günden bugüne, Ankara'daki Devlet Konser Salonunda bir "ItrîKonseri" vermeye kimse cesaret edemedi!


"Ankara'daki Devlet Konser Salonu'nda bu akşam bir anma toplantısı yapılacak ve bir de konser verilecek.
Toplantı, divan edebiyatımızın en büyük isimlerinden olan Urfalı şair Nâbî hakkında olacak; konserde de Buhurizâde Mustafa Itrî Efendi'nin eserleri icra edilecek."

tırnak işareti içindeki italik bölüm murat bardakçı'nın habertürk'teki bu yazısından alınmıştır..,

Hiç yorum yok: