nar bahçelerini gezinip durdum
kanına susamışcasına narın.
dalında,
gözalıcı süslerle süslü kuşun
kıymetli sessizliği ile oyalandım.
kıymetli sessizliği ile oyalandım.
ruhumu ağırlaştıran
görkemli derinliği,
patika yoldaki
kuru ağaç kovuğunda
bıraktım.
yüreğimi kayganlaştıran,
soluğumu huysuzlaştıran
beyhude incinmeleri
defalarca
dinledim.
hayallerin kör kuyusunda,
mevsimsiz gölgeliklerde
mutluluğun kimliği
nasıl seraba karışır
bana sorun;
olgun, diri kıvrımlı acıyı
teninde hissetmek nedir,
gökyüzünde
kendini dahi keşfedememiş
duygulu bulutlarla
can verir gibi uğraşmak
nasıldır;
benden öğrenin,
ben öğrendim...
kimse görmeden
hayallerimin kör kuyusundan
onları çekip çıkaracak
hafif adımlar, atak kıvrımlar
nasıl da
gezdirilip durulur nezaketle
avuçların içinde
benden öğrenin,
ben de yeni öğrendim…
ve bu yüzden sürekli
kulağım çınlıyor.
ama,
beni kim anıyor
değildi belki soru.
soru;
kimin kör kibri yanılıyor
olmalıydı.
çünkü;
kör kibirler yankı yapıyordu kulaklarda…
ve çünkü;
kör kibrin yanılmaları
hiç tükenmiyordu..
m.b
19.ocak.2012 kadıköy