10 Mayıs 2013 Cuma

he-pi-niz o-ros-pu ço-cu-ğusunuzzz..,



şeref bey stadına cumartesi günü oynanacak gençlerbirliği maçı ile vedaya hazırlanıyorum..ne hazindir ki; yine bir gençlerbirliği maçı oncesi o adına "çarşı" denilen ve hiç bir şekilde gerçek semt çarşısının ruhu ile örtüşmeyen güruhun yaptığı tezahürat nedeniyle kapalıda maç seyretmeye 1989 yılında veda etmiştim..o grup, o gün deplasmandan yenik dönen takımı "kaptan takımı buraya getir" diye çağırmış, toparlanıp kapalının önüne gelen takımın yüzüne "hepiniz orospu çocuğunuz"diye bağırmıştı..kaptan şifo mehmet'in sağ elini kalbinin üzerine götürerek boynunu eğmesi hala gözlerimin önünde..hep, keşke o hareket yerine sağ elini havaya savurarak "siktirin gidin" deseydi diye geçiririm içimden..
gerçek şu ki; o grup o gün azınlıkta kalmadı ve kapalının ezici çoğunluğu utanmadan ve ağzından
tükürükler saçarak kendi çocuklarına bu muameleyi reva gördü..o gün yaşananlar hayatımın futbol adına yaşanmış en büyük kara lekesidir …daha sonra o grup, Süleyman Seba gibi adama 'siktir ol git seba, siktir ol git" diye bağıracaktı.. derin çentikler açmıştır o stad benim genç ruhumda..yenmişiz, yenilmişiz bunlar hep unutulur ama bunları unutmam, yok saymam mümkün değildir..o tezahürat dolmabahçedeki mahşer yerinde, tersine işleyecek kıyametimin başlangıcını bildiren İsrafil'in Sur'uydu… o statta daha sonra hep kulağımla gördüm, gözümle duydum..! o statta kendimi hep azınlıkta, hep arafta gördüm, kendimi hep "aidiyet özürlüsü" gibi hissettim….
o stada gitmeye başladığım yetmişli yılların başından,  bu yana geçen yaklaşık 40 yılda bir çok acı ve tatlı anı ile ayrıldım o mabetten ve bazen mutlu, bazen hüzünlü bir şekilde atladım kadıköy motoruna..bazen teselli olur diye götürüldüğüm inci'de profiterol bile boğazımda düğümlendi, yutkunamadım..
ama o statda ferdinand'ı, madida'yı, walsh'u, nartallo'yu, kuntz'u, amokachi'yi, metin, ali, feyyaz'ı, şifo mehmet'i seyretmiş olmanın şansını yakaladım..hele hele hayal meyal de hatırlasam Vedat'ı, Yusuf Tuna'yı seyrettim ya, daha ne isterim. Quaresma, guti, almeida, tabata, ferrari gibi transferler beni zerre kadar heyecanlandırmadı..
2001'de Şampiyonlar liginde Barcelona'yı 3-0 yenerken de, 1990'da malmö faciasında da o statdaydım..bu maçta şampiyon olacağız diye gittiğim her maçtan o stattan şampiyon olarak çıktım ve kalabalıklarla semte yürüdüm..
2001 yılında, bu ülkenin bu güne kadar gördüğü en muhteşem organizasyonda, şifo mehmet'in jübilesinde sevgilim ile son kez kapalıdaydım..galatasaraylı sevgilim ile milan'ın başında sahaya çıkan fatih terim'i gururla alkışladığımız için üzerimize yürüdü o "orospu çocuğu fatih terim" diye bağıran güruh…yalandır Hürriyet arşivindeki "imparator fatih terim diye stadın çınladığı" na dair yazı…
evet neyse, bu cumartesi günü hakem son düdüğünü çaldığında sadece maçı bitirmeyecek, bir devri de sona erdirecek..maçın sonucu ne olursa olsun bir maçtan değil, bir tarihten çıkıp gideceğiz hüzünle…son basamaktan inerken dileğim, dilimizi ve ruhumuzu bu inşaatla birlikte yeniden inşaa etmek olacak..sevgili genç kartal kardeşim, üzerine giydiğin forma seni o siyah-beyaz ruhun içine, Şeref Beyin, Hakkı Beyin ruhunun içine sokmaya yetmiyor.. sen, beşiktaşlılık ruhunu, formanı giymeden önce üzerine oturtmalı, usta bir terzi gibi önceden ve kendin biçmelisin o formayı.. o zaman yakışacaktır o lisanslı ve çubuklu forma sana…bunu unutma..
beni beşiktaşlı yapan, o stada, eski açığa ilk kez bir istanbulspor maçında götüren mustafa eniştem, ruhun şad olsun….

Hiç yorum yok: