"bir gün züleyha, arkalığına beyaz sümbül dalları işlenmiş tahtırevanıyla geçiyordu kütüphanelerin ve tapınakların kenti olan kentinin sokaklarından.
görkemli bir alayla geldiğini görenler saygı ve hayranlıkla kenara çekiliyor ve züleyha'ya yol açıyorlardı.
zengin ve güçlüydü, en fazla da güzeldi.
zengin ve güçlüydü, en fazla da güzeldi.
ve kimse kırmızı gülleri saçına züleyha gibi takamazdı.
birden bir meczub, ehil arslanları, atları ve arabaları aşarak züleyha'nın tahtırevanının önünde dikiliverdi, yürüyüş durdu.
züleyha tül cibinliği aralayarak bu duraklamanın nedeninin anlamak istedi.
gözlerini kaldırarak züleyha'nın yüzüne bakmaya başladı meczub, "züleyha..." dedi, "sevindir beni!"
züleyha kölelerine meczubun sevindirilmesi için işaret etti.
züleyha kölelerine meczubun sevindirilmesi için işaret etti.
köleler mor renkli kadife bir keseyi uzattılar avucuna; ama meczub oralı bile olmadı.
fotoğraf a.tanrısever
"züleyha..." dedi, "sevindir beni, bana gülümse! başka bir şey istemem."
züleyha bu sesi hatırladı ve yüzüne dikkatlice bakınca, aşkını reddettiği silik bir yığın sima arasından bir zamanların ordu kumandanını tanıdı. usulca gülümsedi,
başını önüne eğen meczub sessiz ve sakin geldiği gibi çekiliverdi.
o günden sonra mısır'ın lisanına "sadaka vermek" anlamına gelen yeni bir deyim yerleşti:
züleyhanın gülümsemesi."
züleyhanın gülümsemesi."
işte fotoğraftaki Mardin'in antik kenti Dara'nın güzeller güzeli Züleyha'sı, ve gülümsemesi..,
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder