18 Haziran 2015 Perşembe

Cioran ve Suphi..,




Cioran, Romanya'nın Bükreş kentinde ortodoks bir papazın oğlu olarak dünyaya geldi..
Suphi de Romanyanın Bükreş kentinde bir müftünün oğlu olarak dünyaya geldi.. 
ama ciorandan 11 yıl sonra.. 
cioran felsefe eğitimi alırken, suphi din eğitiminin yanı sıra normal eğitimine de devam etti..
cioran 1933 yılında berline gittiğinde tek başınadır.. 
yaşı artık 22 dir.. 
aynı yıl, yani 1933 yılında suphi tek başına konyaya, amcası ali'nin yanına geldiğinde 11 yaşındadır..

1937 yılında cioran berlinden parise geçerken,
suphi aynı yıl konyadan istanbula geçer.. 
dünyanın en karışık ve en bahtsız yıllarında cioran ile suphi romanyanın bükreş sokaklarında 11 yıl boyunca, birbirlerinden habersiz ortak bir yaşam sürdürmüşlerdi.. 
şimdi düşünüyorum da; bu  iki genç insan hiç karşılaşmış mıydılar acaba..?
aynı kafede laflamış, aynı bakkaldan alışveriş yapmış, aynı vasıtada yan yana oturmuş olabilirler miydi..? 
aynı dağlarda, tepelerde koşturmuş, aynı çobanla sohbet etmişlikleri var mıydı.? 
onu hiç okumamış olsa da suphinin yaşamı, ciorandan öyle izler taşıyor ki;
ne benim, ne de o kitapları yazan, o düşünceleri dile getiren adamın bunları yaşamına geçirmesine, hayatın pratiğine dökmesine imkan yok..
adeta cioran yazmış, suphi uygulamış.. 
ben ise acemi bir öğrenci gibi ortada dolanıyorum..
ne ciorandan okuduklarımı hayatıma geçirebiliyorum, ne de suphiden gördüklerimi pratiğe..
işte bunun için düşünüyorum.. 
hangi hava,  hangi oksijen, ozon, hangi molekül, hangi atomlar,  hangi enerjiler bir araya gelmiş de o bükreş sokaklarında 11 yıl boyunca solunan o iklimden, o etkileşimden böyle bir sonuç çıkmış ortaya.. 
suphi hiçbir zaman cioran okumadığına göre, cioran da 11 yaşındaki çocuktan etkilenip yazmadığına göre olan şu.. 
cioran gelecekte suphiye olacakları yazmış, suphi de geçmişte cioranın yazdıklarını hayatına uyarlamış.. 
birbirlerinden habersiz, birbirlerinden bağımsız..
11 yıl aynı havayı solumanın sonucu işte bu olmuş..
şimdi diyeceksiniz ki; cioran ne yazmış, suphi nasıl bir insandı…?
cioranın ne yazdığını burada uzun uzun anlatmayacağım.. 
zaten bu yazının konusu bu değil.
ama yazının konusunun anlaşılabilmesi için bu filozofun ana felsefesinin ne olduğunu kısaca anlatmalıyım.. 
sonra da suphinin nasıl bir insan olduğunu. 
yazının ana konusu onun nasıl bir insan olduğu da değil elbette.. 
onu da bu felsefenin neresine oturduğunu anlatabilmek için kısaca geçeceğim..
cioran; hayatın yegane maksadının amaçsız yaşamak olduğunu söylemiştir. 
ama bu amaçsızlık nihai bir sonuçtur. 
depresif biçimde yaşamak için değildir bu. 
ya da depresyonun bir sonucu değildir. 
hayatı ancak bu şekilde en iyi biçimde kavrayabileceğimizi bildirir. 
yaşamak denen şey amaçlarla zehirlenir.
yaşamak "amaçsız" olmalıdır cioran'a göre.. 
amaçlarla yok edilir yaşam..  
bir amaç edinirsin ve ulaşmaya çalışırsın. 
bu; kendini tamamen kaybetmekten başka hiçbir işe yaramaz.. 
"kendini unutmandan" başka bir şey gerçekleşmez.. 
insan amaç edindikçe kontrol etmeye çalışır bazı şeyleri ve mutlak olarak hayata yenilir. 
amaçlar gerçekleşse bile hayat, insanı yok eder. 
eğer hayat bir deniz ise, yok olmamak ve hissetmek için, denizi (hayatı) kavramak ve  denizin (hayatın) içindeki akışın gerçek bir parçası olmak için denizin içinde durmak gerekir. 
kıyıya ulaşmaya çalışmak değil..
evet bir çok kavramın arasında en belirgin özelliği olan cioran'ın bu düşüncesi suphi'nin hayat felsefesiydi..
ve evet bu;  hayatı silik, durağan yaşamak olabilir..
ama eğer bir amaç edinirse hayatın içindeki o sürüklenmeden nasibini alamayacağını keşfetmiş bir siliklikti bu..
tasavvuftaki “hiçlik” hâlini idrâk etmekti..
cioran binlerce (belki onbinlerce) kitap okumuştu. 
birçoğunu onlarca kez..! 
başka da hiçbir şey yapmamıştı 85 yıllık hayatı boyunca..
okumak ve yazmak dışında.. (yazmak, o kadar çok değil) ve bu sonuca varmıştı.. 
suphinin ise bir kitabı başından sonuna kadar okuduğu şüpheli..! (kur'an dışında)
ama işte sonuç cioran'ın da dediği gibiydi.. 
"tabiatı ve hayatı" anlamak için kültürlü olmaya ihtiyacımız yok.. 
hayattaki büyük soruların kültürle hiçbir alakaları yoktur.. 
sade insanda çoğu zaman bir filozofta bulunmayacak "önseziler" vardır.. 
zira çıkış noktası yaşanmış olandır, teoriler değil..!

bütün bunları neden düşünüyorum.. 
nereden aklıma geliyor bunlar, bunları bana sorgulatan nelerdir..
basit aslında.. 
cioran 1937 yılında parise giderek beni derinden etkileyen, varoluşumun, geleceğimin düşünce yapısını oluşturan kitapların yazarı bir filozof olurken, aynı yıl istanbula gelen suphi benim babam olmuş.. 

Hiç yorum yok: