13 Temmuz 2015 Pazartesi

hayye-alel-felâh*..,

size “bütün esnafın ortak noktası nedir.?” diye sorsam muhtemelen
herkes değişik bir cevap verir..
bana sorsalar hiç düşünmeden 
“ezan okunurken radyonun sesini kapatmak” derim..
evet, 
bir esnaf malı eksik tartarken,
parayı fazla söylerken,
ayıplı mal satarken,
veresiye defterine bir yoğurt ilave ederken,


iki günlük pastaya "yeminle bu sabah çıktı" derken,
ayak üstü binbir yalan atarken,
ezan sesi duyarsa
radyoda çalan müziği kapatmak için yerinden bir çita gibi sıçrayabilir..
ne oluyorsa ezan okunurken müzik çalsa..!
-bangır bangır değilse ki; zaten ezan okunmasa da bangır bangır olmamalı-
ezan okunurken radyoyu kapatman seni hırsızlığından kurtaracak olsaydı eğer ezan en baştan melodili olmazdı..
Bilal-i Habeşi bir taşın üzerine çıkıp
Hayye ale’s-salah, Hayye ale’s-salah(haydi namaza, haydi namaza)
diye bağırırdı sadece..
şimdi "bütün bunlar nereden aklına geldi..?" diyeceksiniz..


şuradan geldi.
size daha önce bahsetmiştim kibar, insancıl, nazik, hümanist insan evladı..! çaycı ibo’dan..
işte yine esnaf çay evinde çayımı içerken ezan okunmaya başladı..
ibo ve çırak tam karşımda kaldırımda duruyorlar.
hoparlörden sokağa müzik sesi geliyor ve radyo dükkanın içinde..

ibo çırağa “hişşştt” diye seslendi,
çırak “efendim, ne oldu diye saf saf ona baktı”
ibo ona yaklaşarak kafasının arkasına öyle bir şaplak attı ki; 

oğlan o şaplakla dükkanın yarısına kadar gitti zaten..
kalan iki adımı da attıktan sonra müzik sesi sustu.

sokakta sadece şaşkın onları seyreden bana, ibo’nun kibarca söylediği 
“mınakoduğumun çocuğuna kırk kere söylüyorum abi, ezan okunurken radyoyu kapat gavat diye, hala suratıma bakıyor” 
sözü ve uzaktan gelen ezan sesi kaldı..
hayye-alel-felâh..,


hayye-alel-felâh - haydi kurtuluşa..

Hiç yorum yok: