7 Mayıs 2012 Pazartesi

Nar..,


bir tiyatro sahnesinde oyun seyreder gibi seyrettim filmi..belki bunda, filmin bir evin -ama ne ev..o ne manzara öyle- salonunda başlayıp orada bitmesi etkili olmuştur.. 80 dakikada bitivermiş olması da...serra yılmaz çok doğal, sanki ümit ünal, "ablacım senaryo bu, oku oyna işte" demiş o da oynamış..bu maharet mi ben buna hiçbir zaman karar veremedim.
insanların çıkıp bir rolü kendisi gibi, tüm jestleri, mimikleri, dili ile bildiğimiz, tanıdığımız, televizyonda gördüğümüz serra olarak oynaması bir maharet gibi gelmiyor bana.."ama çok doğal" olması beni ilgilendirmiyor pek..
engin günaydın'ın avrupa yakasındaki burhan altıntop karakterindeki jest ve mimikleri, muhteşem yüzyılda aynen sürdürüyor olması gibi bir durum bu ve ben bunu kolaycılığa kaçmak olarak görüyorum..serra yılmazda da aynı tip var..
akıllı ama; göstermeyen, sürekli gergin ama; sakin kalmayı becerebilen, entellektüel olduğunu hissettiren ama; saf gibi görünen bir tip..gerçek hayatta da böyle, oyununu oynarken büründüğü karakter de böyle..ben bunda bir sanat göremiyorum..dediğim gibi bir başkası "tam da sanat bu" diyebilir.
neyse, türk sinemasında şehirli kadın filmi yok deniyordu...ümit ünal yapmış işte...oldukça iyi de becermiş..tabii şehirli, özgürlüğünü kazanmış, bağımsız tercih yapma imkanını ele geçirmiş, iyi kazanan kadının lezbiyen olması kaçınılmaz..!
filmin tek erkek karakteri (hepsi dört karakter zaten) erdem akakçe en başarılı oyuncu bana göre..
bir türk filmi için ben beğendim diyebilirim..seyredin derim..hepsi bir saat yirmi dakika zaten, çok büyük vakit kaybı sayılmaz..
the artist'e yüz dakikanı ayıracağına (oscarları batsın) buna seksenbir dakika ayır derim..notum..6,5..m.b.