29 Ocak 2012 Pazar

the skin ı live in




Yönetmen: Pedro Almodóvar
Senaryo: Pedro Almodóvar, Agustín Almodóvar
Oyuncular: Antonio Banderas, Elena Anaya,



imdb filme 7.7 vermiş. nadiren de olsa katıldığım puanlarına bu sefer de katılıyorum..
tipik bir almodovar filmi değil belki ama ispanyolca bir film seyretmek her zaman zevkli gelmiştir bana..
filmi izlersiniz ve gugıldan da okursunuz isterseniz..ben dikkatimi çeken bazı konulara değineceğim..
birincisi buika..yönetmen almodovar olunca düğün şarkıcısı.! da buika olabiliyor demek ki...muhteşem iki şarkı söyledi..biri bu parçaydı..
ikincisi banderasın arabasının plakası FCB..! Almodóvar mı Barcelonayı tutuyor  Banderas mı merak ettim..tesadüf olması mümkün değil...
üçüncüsü banderas filmin ilk beş dakikasında inanılmaz acamice bir oyunculuk çıkarmış..hareketleri çok yapmacık ve sahte geldi bana..sanki yapacaklarını içinden tekrarlıyor gibiydi..sonradan açıldı..
dördüncüsü Elena Anaya...söze gerek yok...görülmeye değer güzellikte..
sıkılmadan izlenir..m.b

28 Ocak 2012 Cumartesi



en siyah-beyaz

şımarmak; insanın zaman zaman ihtiyaç duyduğu insani bir hadisedir.. bilhassa huzursuz olduğu dönemlerde.. ne kadın ne erkek, ne okumuş ne cahil, ne yazar ne şair, ne türk ne kürt farketmez...hele etrafta bol miktarda şımartan varsa..iyidir şımarmak..rahatlatır..haktır aynı zamanda.. şımar kardeşim şımarabildiğin kadar..m.b

lavinia




LAVİNİA 

Sana gitme demeyeceğim.
Üşüyorsun ceketimi al.
Günün en güzel saatleri bunlar.
Yanımda kal.

Sana gitme demeyeceğim.
Gene de sen bilirsin.
Yalanlar istiyorsan yalanlar söyleyeyim,
İncinirsin.

Sana gitme demeyeceğim.
Ama gitme Lavinia.
Adını gizleyeceğim,
Sen de bilme Lavinia.



özdemir asaf
11 Haziran 1923 - 28 Ocak 1981



Bazı insanlar bazı insanları bazı insanlara yakıştıramazlar. Bende de buna benzer bir durum var. Galiba tedavi edilmesi gereken bir durum. Bazı kitapları bazı insanlara yakıştıramıyorum. Örneğin sokakta birinin elinde Tutunamayanlar’ı mı gördüm, hemen nabzım yükseliyor kitabı elinde tutanı şöyle baştan aşağı süzüyorum. Eğer gözüm tutmazsa ya da hakkını veremeyeceğini düşünürsem, o zaman elinden kapıveresim geliyor kitabı. Bunun gibi bir kaç yazar/kitap daha var aynı hisse neden olan. Bence bazı kitaplar herkese satılmamalı. Ne bileyim kursa falan gitmeli onları okumak isteyenler, seminerlere katılmalılar ve sınava tabi olup belge almayı hakedenlere satılmalı o kitaplar. Bu işi organize eden bir dernek kurulmalı. Ama olmaz ki o zaman bürokrasi olur komik duruma düşeriz. Bilmiyorum ne yapılabilir ama bir çözüm bulunmalı bu işe. Düşüneyim ben biraz daha…ali lidar



Bilmem kaç milyar yıldır durmaksızın kendisinin ve kocaman bir ateş topunun etrafında dönen bir dünyada yaşıyoruz ve birileri bizi kararsız olmakla suçluyor. Önce şu lanet olası gezegen sabit bir nokta beğenip dönmeyi kessin sonra biz ruhumuza akacak mecra aramaktan vazgeçelim. ali lidar

Tuborg Gold..,



sadece sıcak yaz günlerinde aradığım birayı, bu kış kıyametin ortasında, dışarıda kar yağarken bile zevkle içiyorsam sebebi bu biradır.. yıllardır boşu boşuna efes'i bira niyetine içmişim ve hep yurt dışında bira yudumlarken adamlar yapıyor abi demişim...
sebep olanların sağ kulakları çınlasın...m.b


diğer tuborgların bana ekşi gelen bir tadı hala var..onu da söyleyeyim...

27 Ocak 2012 Cuma



Nader Khouri


düğün fotoğrafında gelinen son nokta...
insanın böyle bir fotoğraf çektirebilmek için evlenesi geliyor...m.b

sen insan değilsin sevgilim.....sen bir meleksin...


En kırmızı...


grup "enine çizgili"...m.b

23 Ocak 2012 Pazartesi




‎”Sevgili bayan Milena, size Prag’tan sonra Meran’dan yazmıştım. Karşılık vermediniz. Gönderdiğim o pusulacıklara karşılık beklemem yersiz, biliyorum. Yazmadığınıza bakılırsa iyi olmalısınız.”




”Bizler çoğunlukla iyi olduğumuz zaman susarız.”


Franz Kafka - Milena’ya Mektuplar

22 Ocak 2012 Pazar



- gidelim vlademir, cok uzaklara gidelim.
- ama sizi merak ederler efendim.
- etmezler vlademir. İnsan kendinden başka kimseyi merak etmez.
- ama efendim sizi seviyorlar.
- sevmiyorlar vlademir. sadece benim onların beni sevdiğini düşünmemi sağlayarak onlara karsı minnet duymamı bekliyorlar…

kahve reklamı..


kahve reklamı dediğin böyle olur...çok yaratıcı..

otuzbir kuşağı

  Nazım’ın Memet Fuat’a yazdığı mektuptan.. 31 Kuşağı

kuşlar ve balonlar 
havada ölmek istemezler...
uçurtmalar da...
m.b

bir tavsiye...

size bir tavsiyede bulunacağım...
hani bir yerde boş sandalye ararken birine "bu sandalye boş mu?" diye
soruyorsunuz ya; işte onu mümkünse yalnız başına oturan birine yapmayın..
"tabii boş, alabilirsiniz" diyecektir ama sonra kötü olacaktır..
çünkü o cevap, "evet, yalnızım" demek de olur çoğu zaman..
şahit oluyorum hergün ve üzülüyorum ben...
yapmayın...

aslında "yalnızlık önemli değil, önemli olan tek başına kalmamak"
m.b


ölmeden önce yapmam gereken yüz şey içinde böyle bir fotoğraf çekmek de olmalı...m.b

21 Ocak 2012 Cumartesi


erkekleri anlamak için hamamböceğini takip edeceksin..
hamam böceği hızla bir istikamete doğru giderken hiç bir 
engelle karşılaşmamasına rağmen aniden durur ve 
son sürat başka bir yere doğru koşmaya başlar. 
bunun nedenini çözdüğün vakit, erkekleri de anladın demektir...

bu da diğer m.b

başka da bir şey istemez hani…
belki bir tabak da peynir...m.b

Van Gogh..,






Ressam : Vincent Van Gogh (1854-1890)
Resim : The Bedroom (1888)
Nerede : Van Gogh Museum, Amsterdam, Hollanda
Boyutu: 72 cm x 90 cm
Tahmin ediyorum, pek çoğumuzu Van Gogh’la tanıştıran, daha çocuk yaşta onu sevmemizi ve eğlenceli bulmamızı sağlayan bu resimdi. Arles’teki meşhur sarı evinde bulunan yatak odası. Van Gogh resmi yapmadan önce odayı itinayla dekore etmiş. Theo’ya yazdığı mektupta, resmin en önemli özelliğinin renkleri olduğunu söylemiş. Tek tek anlatmış, duvarlar solgun menekşe, yatak ve sandalyeler taze tereyağı renginde, kapılar lila… Bu gördüğünüz resim, Van Gogh’un anlattığı renklere uyacak şekilde düzenlenmiş bir versiyonu, resim orjinalini görebilmemiz için özellikle bunu koydum. Resmin bugünkü  halinde ise renklerde değişim var, araştırmacılar renklerde özellikle kırmızı pigmentin solduğunu söylüyor, işte bu sebeple lila olan kapı mavi, ve diğer renklerde de solgunluk var. Resmin bugünkü halini detaylı bir şekilde görmek isterseniz burada. Araştırmacılar, Van Gogh’un gözünden bir canlandırma yapmak için Arles’teli sarı evin bu odasını yeniden aslına uygun dekore etmişler, bu fotoğrafa bir bakın, bu harika odada kim yaşamak istemez ki! Van Gogh bu resimden itinayla 2 kopya daha yapmış, yani onun da favorilerinden. Yatak odasının pencerelerine dikkat ederseniz yeşil kepenkler kapalı. Duvardaki resimler de yine kendi yaptıklarından. Sağdaki portrelerden biri Paul-Eugene Milliet, diğeri Eugene Boch‘a ait. Tavanı özellikle basıp yapmış, Japon etkisi vermek için. Perspektif ise yine bilinçli olarak biraz garip. Evin sağ tarafı biraz yamukmuş, Van Gog sağ taraftan tavanı göstererek bu durumu da dahil etmiş resmine.
Daha bir çok resmin hikayesi için bu siteyi izleyin derim..

bunu da izleyin..,

19 Ocak 2012 Perşembe

kimin kör kibri yanılıyor..,



nar bahçelerini gezinip durdum 
kanına susamışcasına narın.
dalında,
gözalıcı süslerle süslü kuşun 
kıymetli sessizliği ile oyalandım.
ruhumu ağırlaştıran
görkemli derinliği,
patika yoldaki 
kuru ağaç kovuğunda 
bıraktım.
yüreğimi kayganlaştıran, 
soluğumu huysuzlaştıran
beyhude incinmeleri 
defalarca 
dinledim.
hayallerin kör kuyusunda,
mevsimsiz gölgeliklerde
mutluluğun kimliği 
nasıl seraba karışır 
bana sorun;
keşfettim...

İtalya açıklarında geçen cuma akşamı kaza yapan Costa Concordia cruise gemisinin kaptanı Francesco Schettino "gemimi terketmedim, kurtarma botuna düştüm...!"



Costa Concordia gemisinin muthiş fotograflar ı için...



süreyya operası..,

içinden tramvay geçen karlı opera..,-kadıköy...
18.ocak.2012 18.30
fotograf.m.b

16 Ocak 2012 Pazartesi

14 Ocak 2012 Cumartesi


HARİKA BİR CARLSBERG BİRA REKLAMI
CARLSBERG bira firması, 150 koltuklu bir sinema salonundaki 148 koltuğu satın alarak,
bu koltukları kaba görünüşlü, dövmeli, belalı hissi veren motorsiklet sürücüleri ile dolduruyor
ve sinemanın orta noktasında kalan 2 yer için biletlerin de bazı genç çiftlere satılmasını ayarlıyorlar.
Eşinizle birlikte o iki bileti alan kişiler siz olsaydınız
ne yapardınız ? 
'senin yaşamını kıskanıyorum' dediğim arkadaşım, "nazar etme ne olur, çalışma senin de olur..!" dedi..
durumum hakkında çok gerçekçi bir tespit...
bu nasıl bir attır anlamadım..
uranyumla zenginleştirilmiş olsa gerek....

12 Ocak 2012 Perşembe

Hilkat-i Garaibler


Padişahın artık yenilgiye tahammülü kalmamıştır. Vezirin de kışkırtmasıyla bilimsel bir projeye destek verir, “Ol devşirmelerü fevkinde devşirün!” emriyle gerçekleşen projeyle yeniçerileri değişime uğratıp onlardan daha güçlü bir ordu teşekkül edecek ve zındıkları yenilgiye uğratacaktır. Fakat olaylar hiç de padişahın beklediği gibi gelişmez…
Hilkat-i Garaibler bizleri gerileme döneminin soğuk bir o kadar da ürkütücü atmosferine götürüyor. II. Mahmut döneminde geçen bu alternatif-tarih filminde padişahın yenilik tutkusunun nelere yol açtığı konu alınıyor.
Korku öğelerinin yoğunlukta olduğu film, yabancı diyarlardan gelen genç bir büyücünün padişaha kendini bilim adamı olarak tanıtmasıyla başlar. Padişahın uzun zamandır yeniçeri ordusuna bir yenilik getirmek istediğini bilen büyücü, padişahın aklını çelerek bilimsel bir deney adı altında yürüttüğü kara büyü çalışmalarıyla yeniçerilerden oluşan bir grup ucube meydana getirir. Zamanla değişmiş yeniçerilerin kontrolünü kaybeden büyücü öldürülür ve yeniçeriler saltanatı tehdit eder hale gelirler. Yeniçerileri alt etmenin tek yolu yapılan büyüyü bozmaktır. Bunu da yapabilecek tek kişi Hayriye isimli bir kocakarıdır. En nihayetinde yaşlı kadın büyüyü bozar ve yeniçeriler birer birer gayba iltihak ederler. Bu olay da tarihe Vakıa-yı Hayriye olarak geçer.
Filmin senarist-yönetmeni kendisi de bir tarihçi olan Ferman Okur ilk uzun metrajı olan bu film için şunları söyledi: “Bizler korkularla büyütüldük. Küçükken ninem bana şu zamana kadar yazılmış en korkunç hikâyelerden daha korkunçlarını anlatırdı. Kendisi bu film için en büyük esin kaynağımdır. Bu ilk  uzun metrajımı o yaşlı kocakarıya adadım”
Yapımcı Selcan Yapar. “Filmde her şey bir yana bizi yapım aşamasında en zorlayan şey Kazan oldu. O büyüklükte bir kazanı yapacak birilerini bulmak kolay olmadı. Ama kazan filmdeki en önemli nesne. Başkaldıran yeniçeriler kazan kaldıracaklar. Kocakarının da büyüyü bozması için yapacağı karışımda yine bu dev kazan kullanılacak. Bu nedenle kazan yapımında hiçbir masraftan kaçınmadık” şeklinde konuştu.
Tarihsel gerçeklerle tuhaf bir paralellikle ilerleyen filmin ilgi çekici bir özelliği de başından sonuna kadar Osmanlıca olması. Film boyunca geçen Türkçe altyazılar ilk başta gereksiz gibi gözükse de film ilerledikçe, özellikle sarayda yapılan konuşmalarda bunun gerekliliğini hissettiriyor.murat karaca

günün kafamı kurcalayan sorusu...
Sağır doğan biri hangi dilde düşünüyor..??!!

11 Ocak 2012 Çarşamba


• Maya takvimine göre 2012’de kıyamet kopacak, Pirelli takvimine göreyse çoktan kopmalıydı. b.c.yalçın
rüya; adı üzerinde rüyadır...uyanılır..
uyanamadığında ölmüşündür..m.b.
akşam yemeğine ne kadar çok para verirsen, ertesi sabah o kadar çok aç olursun..
hatta kahvaltıya kadar bekleyemez, sabaha karşı çorbacıya gidersin...m.b.

9 Ocak 2012 Pazartesi

Ve bazıları;
Yokken bile vardır, fazlasıyla..


Edip Cansever
oldukça faydalı bir yazı...
arada sırada göz atmakta fayda var..
sık yaptığımız yazım hataları..




İstanbul değil, Rio de Janeiro...
Cemal Süreya ölmüş diyorlar
ilahi azrail!
Cemal Süreya ölür mü hiç!

turgut uyar

7 Ocak 2012 Cumartesi

herkes tarafından çok seviliyorsan, dönüp kendine bir bakmalısın...
çok önemli yanlışların var demektir....
karakterini baştan aşağı yeniden gözden geçirmen gerekebilir...m.b.

cafe de flore - paris..,

menünü çalarken yaşadığım heyecanı anımsadım...özlemişim seni cafe de flore..,

Charles Bukowski


Bazı insanlar acı büyütür ve yaşatır. Acı çekmeden daha doğrusu yeterince acı çekmeden, yitirmeden o korkunç yalnızlığı tatmadan kendisi olamaz bazı insanlar. Ne zaman ki en sevdikleriniz sıçar ağzınıza, ne zaman ki birer birer düşürür herkes maskesini, ne zaman ki yalnızlıktaki o muhteşem gücü keşfedersiniz o zaman başlarsınız gerçekten yaşamaya.



Ben dünyadan ziyade kafamın içinde yaşayan bir insanım.Hakiki hayatım benim için can sıkıcı bir rüyadan başka birşey değildir.
Kürk Mantolu Madonna

yeni bir yaşam demliyorum kendime,
tavşan kanı değil, kendi canım, kendi kanımdan,
içerim diye kana kana..m.b

Le Petit Prince..,



“‎…“Her gün aynı saatte gelmelisin” dedi tilki. “Örneğin öğleden sonra saat dörtte gelirsen, ben saat üçte kendimi mutlu hissetmeye başlarım. Zaman ilerledikçe de daha mutlu olurum. Saat dörtte endişelenmeye ve üzülmeye başlarım. Mutluluğun bedelini öğrenirim. Ama günün herhangi bir vaktinde gelirsen, seni karşılamaya hazırlanacağım zamanı asla bilemem. İnsanın gelenekleri olmalıdır… ”
Le Petit Prince , Bölüm 21 (via Pinkfreud) 

Le bi siktir git prince. insanın hiç bir geleneği olmamalıdır.m.b.

İlhan Berk


Üç kez seni seviyorum diye uyandım
Tuttum sonra çiçeklerin suyunu değiştirdim
Bir bulut almış başını gidiyordu görüyordum
Sabahın bir yerinden düşmüş gibiydi yüzün
Sokağı balkonları yarım kalmış bir şiiri teptim
Sıkıldım yemekler yaptım kendime otlar kuruttum
Taflanım! diyordu bir ses duyuyordum
Cumhuriyetin ilk günleri gibiydi yüzün
Kalktım sonra bir aşağı bir yukarı dolaştım
Şiirler okudum şiirlerdeki yaşa geldim
Karanfil sakız kokan soluğunu üstümde duydum
Eskitiyorum eskitiyorum kalıyor ne kadar güzel olduğun



Bazen hicbir yerde, kendimizi kendi korku senaryomuzda hissettigimiz kadar iyi, hissedemeyiz.

- gidelim vlademir, cok uzaklara gidelim.
- ama sizi merak ederler efendim.
- etmezler vlademir. İnsan kendinden başka kimseyi merak etmez.
- ama efendim sizi seviyorlar.
- sevmiyorlar vlademir. sadece benim onların beni sevdiğini düşünmemi sağlayarak onlara karsı minnet duymamı bekliyorlar…
“Adın üç kere geçti, saçma sapan bir filmde.
Yalnız olsam, çok ağlardım ama annem bakıyordu. .
“Anne” dedim,
“Hadi çay koy da içelim.”

Türk aile yapısında sosyalleşme hareketleri


  • Kız:
     Baba ben bu gece erkek arkadaşımda kalacağım.
  • Baba: Peki erkek arkadaşın nerede kalacak kızım?
  • Kız: Baba?
  • Baba: Heheh. Git tabi kal kızım. O çocuğun babasına söyle, gelsin o da bizi siksin, boş durmasın.

Oscar Wilde

İnsanların az bir kısmı mutlu, bir o kadarı ise mutsuzdur. Geri kalanların tümü, mutlu gibi görünen mutsuzlardır.”

nietzsche

“Bir insan, kirli düşüncelere sahip olduğu için utanmaz. Bir başkasının, o kirli düşüncesini bilme ihtimali utandırır.”

'ama''dan öncesi yalan, ''çünkü''den sonrası doğruymuş..

Orhan Veli

Kimse duymadan ölmeliyim
Ağzımın kenarında bir parça kan bulunmalı.
Beni tanımayanlar
”Mutlak birini seviyordu” demeliler.
Tanıyanlarsa, ”Zavallı, demeli,
Çok sefalet çekti…”
Fakat hakikî sebep bunlardan hiçbiri olmamalı.

Paul Auster

HAYALLERİNİN PEŞİNDEN KOŞ, BİR GÜN MUTLAKA YORULACAKLARDIR!       

Cemil Meriç

HAM İNSAN HER MESELENİN KAYNAĞINI KENDİ DIŞINDA ARAR, SUÇU HEP BAŞKALARINA YÜKLER. OLGUNLAŞMAYA BAŞLADIKÇA KENDİNE DÖNER VE KENDİ KUSURLARINI ARAŞTIRIR. MESELENİN KAYNAĞINI BAŞKASINDA DEĞİL, KENDİNDE ARAR. TAM KEMALE ERİNCE DE NE KENDİNDE ARAR, NE BAŞKALARINDA.  

özdemir asaf

İki insan birbirini yalnız bırakabilir. 
İki yalnız birbirini kurtaramaz yalnızlıktan. 
Yalnızlığın gelişi doğumunki gibidir, iki kişi ister.
Gidişi ölümünki gibidir, bir kişi ister!”

Aydın Boysan

Rakıyla 70 senedir, eşimle 60 senedir evliyim. Demek ki evlenme kararını almak için 10 sene kafayı çekmek gerekiyormuş